6 Aralık 2008 Cumartesi

lohusa kadın: bebek-anne


Lohusalık karanlık bir yerdir ama bir yerlerden hafif bir ışık da sızar sürekli. Bebeğin yüzüne bakarken ölecekmiş gibi olursun ya da hiç ölmeyecekmiş gibi. Doğa üstü ve altı tüm güçlerin hareketini hatta kımıltılarını hissedebildiğin bir zaman dilimi. Yer altı sularından, komşunun kötü bakışlarına kadar her şeyin farkına vardığın. Ne varsa insanlık tarihinde derinliklere dair, büyü, muska, nazar, dua, hepsiyle tanıştığın bir dönem. Koruma ve korunma ihtiyacı duyarsın. Doğum ölümün kardeşidir çünkü; o zaman anlarsın. Anlatırlar zaten, unutturmazlar.

Lohusalık acaip bir yerdir. Kıvılcımlı, titreşimli, fısıltılı. Acaiplik sadece lohusa ve bebekte değil etraftakilerde de. “Lohusa ve bebek 40 gün kefeni sırtında gezer” derler, hatırlatırlar. Zalimleşir birden insanlar. Bebekle ilgili yaptıkları yorumlar, verdikleri tavsiyeler korkunçtur. İnanamazsın duyduğun sözlere. “Bunları söyleyen arkadaşım/yakınım/akrabam olamaz” dersin, ama onlardır. Bu döneme özgü bir zulüm olduğunu öğrenirsin. İkinci lohusalıkta mesela, savunma duvarını kurmuşsundur. Şaşırmazsın. Eskisi kadar şaşırtamayacaklarını, korkutamayacaklarını bildiklerinden belki, onlar da eskisi kadar yapmazlar.

Ey yeni doğum yapanlar, korkmayın bunları duyunca. Sizi koruyan pek çok şey var. Bir tanesini anlatayım; Orta Asyadan Umay var mesela. Bebeği ve lohusayı koruyan kadın. Ay-Tanrıça, dişil ruh. Doğumları yönetir. Her kadının sağ salim doğurmasına ve bebeğin doğmasına rehberlik eder. Plasentanın gömülmesini bekler. Değerlidir çünkü plasenta. Ortalığa bırakılıp kedi-köpeğe yem edilmeyecek kadar değerli. Bebekle anne arasındaki ilk köprü. O dünyayla bu dünya arasında. Umay ateşi yanık tutar. Ocak kadınındır, Umay ocağı tüttürür. Ataerki onu sonradan “umacı”ya çevirmiştir. Şu bildiğimiz umacı, hani çocukları korkutan. Lohusa hummasından sorumlu “Albastı karısı”nın o olduğunu söylerler. Anne ve bebeğin ecel bekçisi derler ona. Ama hepsi kadın tarihinin çarpıtılması, hepsi safsata. Bekçidir Umay, ama anne-bebeğin koruyucu bekçisi. Doğurunca kendisi de hem bebeğe dönen hem kadın olan annelerin.

Benim yaşadıklarıma birkaç örnek;
inşallah yapmazlar da,
belki size de yaparlarsa korkmayın diye:

***
2 aylık kızımın ateşsiz havale geçirmesi ve ilaç kullanmaya başlaması beni çok üzüyordu. Yüreğim ağzımda onu izliyordum.
Arkadaşım telefon etmişti:
-Her havalede binlerce beyin hücresi ölüyormuş. Ya yine geçirirse diye çok korkuyorum.
-E napalım, geri zekalı da olsa onu seveceksin. Sen onun annesisin.
***
Doğumdan sonra herkese, her canlıya muhabbetim artmıştı. Kocamın ilk karısıyla yaptığı oğlana da. Aylardır hafta sonları bize gelen oğlancık, daha önceleri, hiç bu kadar sevimli görünmezdi gözüme. Bebeği uyutur uyutmaz Süper Mario oynamaya başlıyorduk. Gülmekten yerlere yatarak, ilk kez birbirimize sevgiyle dokunarak. Beraber mutfağa giriyor, uyduruk sandviçler, yemekler yapıyorduk.
Telefonda bu muhabbeti anlattığım arkadaşım:
-Yine de dikkatli ol. Bir film vardı, biliyorsun değil mi? Hani üvey çocukla ona kardeş doğuran kadın...
-Yooo, bilmiyorum.
-Birer yıl arayla iki çocuk doğurur üvey anne. Çocuk kardeşlerini tüfekle öldürüp kendini de mutfağa asar.
***
Halamın çok gençken teyzesinin oğluyla evlendiği ve sakat bir bebek doğurduğu bizim evde gizlice anlatılan konulardan biriydi. Bebek birkaç ay içinde ölmüş. Halam ve kuzeni de kısa bir süre sonra ayrılmışlar. Üstü kapatılmış bir acı.
Halam yıllar önce ölmüştü doğum yaptığımda. İki aylık kızım başparmağını emiyordu. Bebeği görmeye gelen akraba kadın:
-Aaa, halanın ilk kızı da böyle parmak emerdi. Babaannen de görülmesin diye elinin üstüne bir tülbent atardı. Yaşı benzemez inşallah.
Dido

Hiç yorum yok: